Uzun ince yollardan geçtin, ateşi, suyu, havayı bildin, yoksulluğu, kendince varsıllığı yaşadın. Aşkı, tutkuyu, ölümü tanıdın. Kimi vakitli, kimi vakitsiz ölümlerle dünyadan ayrılan birçok yakınını, arkadaşını toprağa verdin, zaman zaman hâlâ yaşıyor olmandan utandın. Kendini bildin, kimseyi hor görmedin, aşağılamadın.
Gençliğinden beri daha iyi daha güzel bir dünyanın olabileceğine inandın, elini taşın altına koydun, yenilgiler yaşadın, tutuk evlerinde kaldın. Yine de yılmadın, yakınmadın, iyiden, doğrudan, haklıdan yana oldun. Sevdiklerinin acısına, sevincine ortak oldun, birlikte güldüklerinden unuttukların oldu, birlikte ağladıklarını hiç unutmadın. Aklının erdiği, dilinin döndüğünce düşüncelerini, düşlerini, hasretlerini ak kağıtlara döktün, şiirler, öyküler, kitaplar yazdın. Kimi beğenildi, okundu, kimi raflarda kaldı.
Evet bugün 70. yaşına bastın. Cahit Sıtk’ıya göre yolun ikinci yarısını da bitirdin. Bedenin eskisi gibi güçlü, hareketli değil, daha yavaş, gözlerin daha az görüyor, kulakların daha az işitiyor, ancak düşüncelerin, görüşün daha açık seçik, yüreğin hala eski delikanlı yüreği: aşka, kavgaya hazır. Çünkü Aytmatov’un dediği gibi: “İnsanın yüceliği ölünceye kadar yaşamla ilgili düşünüp düşlemesindedir. Gönül yaşlanmayınca, düşleri, düşünceleri de değişmiyor. Düşleriyle o, gökyüzüne çıkıyor, denizlerin dibine inebiliyor…”
Sana zor koşullarda armağan edilen bir hayattan, elinden geldiğince iyi bir şeyler yapmaya çalıştın. Hayata hakkını verdiğini düşünüyor ve ölümden kormuyorsun, Ancak geride bırakacağın dünya ve sevdiklerin için, insanlık için endişelisin. Yine de umudu karartmamaya, birlikte yaşadıklarına umut aşılamaya gayret ediyor, insanlığın büyük ve küçük dertlerinin çözümü için kafa yoruyorsun. Bence iyi yapıyorsun!
70. yaşın kutlu olsun!
Mevlüt Asar