
“Bir uzak masaldın sen çocukluk günlerimde. Akardın bir mavi su gibi rüyalarıma ışıklı minareler arasından”
Ey büyülü Kent! Gönlümün payitahtı İstanbul!
Sen, adını duyduğumdan beni kendine çeken ve kulaklarımdan hiç eksilmeyen büyülü şarkısın. Ta çocukluğumda gördüğüm Yeşilçam filmlerine kulis olan siyah beyaz manzaralarını fantastik renklere boyayarak belleğime nakış nakış işledim.
Biraz büyüdüğümde birçok yaşıtım gibi benim de gönlümü ele geçirmeye çalıştın. Sana her gelişimde merakımı kamçılamak, içimdeki oyun oynama içgüdüsünü tahrik etmek için bir fırsat olarak kullandığını; en baştan çıkarıcı en mahrem güzelliklerim bana uçundan kıyısından gösterip sonra yeniden gizlediğinin farkındayım. Kalbimi sana teslim edersem, karşılığında bana neler sunacağını bana sezdirmek istediğini biliyorum.
Senin kadınsı bir kent olduğunu epey sonra fark ettim. Dişil bir içgüdüyle bana kendini tamamen göstermekten ve teslim olmaktan bilinçli bir şekilde sakındığını anladım. Nazlanmadan, niyazlanmadan, kolayca kendini sunan kadın çabuk unutulur giderdi, ne kadar albenili ne kadar güzel olsa da! İşte bu yüzden koynunda sakladığın gizlerini, yabancıya mahrem yerlerini keşfetmem için beni kışkırtıyor, ben sana yakınlaştığımı sanırken yeni bir maskeyle karşıma çıkarak beni zorlayıp şaşırtıyorsun! Ve ben senden yorulmuş ve hayal kırklığına uğramış olarak senden kaçmak isterken, birden en güzel bir çehreyle bana gülümsüyor, beni yeni bir oyuna davet ediyorsun! Ve toy bir delikanlı yine sana kanıyor, sana tekrar tutkuyla koşuyorum.
Kim bilir belki de kalbimi ta o gece çalmıştın benden… Daha 16 yaşımdaydım. Yaz tatilinde Ankara’dan sana kaçıp gelmiştim. Senin aşkınla tutuştuğum bir yaz gecesini sokaklarında geçirmiş, sonra sabaha karşı deniz kıyısında bir bankta, Ankara otobüsünün zamanın gelmesini beklerken uyuya kalmıştım. Uyandığımda babamın bana liseye başladığımda armağan ettiği, Nacar marka saat kolumda yoktu. Senin usta hırsızlarından biri bana fark ettirmeden saatimi çalarken, mutlaka sen de kalbimi çalmış olmalısın benden. Seni – istesem de – kalbimden silip alamayışım, senden kopamayışım, her defasında eski bir sevgili gibi sana özlemle koşup gelişim belki de bu yüzden.
(İstanbul, 22 Mart 2008)
© Mevlüt Asar