Yalan ve hurafe ile beslenen bir kültürde, sadece kendini
dev aynasında gören cahil ve görgüsüz ‘cüceler’ yetişir.
***
Yaşadıklarımıza birlikte ağlayıp birlikte gülebilseydik,
bunca ayrı düşmezdik birbirimizden.
***
Giderek özümüzden uzaklaşıyor, sözde hayatlar sürdürmeyi tercih ediyoruz.
Sözde yurtsever, sözde hoşgörülü, sözde demokrat, sözde Müslüman, sözde hepimiz kardeş,
sözde hepimiz insanız…
***
Hayat, birçok insanla yolumuzu kesiştirir, sonradan bir
kısmıyla yollar ayrılır. Yolumuzun ayrıldığı çoğu kişi geride
hiç iz bırakmadan gider, çok azı belleğimizde ve kalbimizde
ömür boyu taşıyacağımız silinmez izler bırakırlar…
***
Kalbimizin elleri, ellerimizin de kalbi olsaydı, dünya ne
kadar güzel olurdu kim bilir.
***
40 yıllık göçmenlik serüvenimde yabancılık duygusunun
her türünü yaşadım diyebilirim, ancak en kötüsü insanın,
özyurdu saydığı ülkede kendini yabancı hissetmesi.
***
Haklı çıkmak ya da haklı olduğunu bilmek, her zaman
insanı teselli etmeye yetmez.
***
Onurla taşınan bir yenilgi gelecekteki başarı için atılan ilk
adımdır.
***
Gördüğümüz her şeyi gerçek sanmamız düştüğümüz
yanılgıların temelini oluşturuyor. Bir nesneye, bir olaya farklı
açılardan, farklı perspektiflerden bakmak, gerçekliğin farklı
yönlerini görmemize ve dünyayı doğru algılamamıza
yardımcı olur.
***
Aklımız, dolayısıyla düşüncelerimiz (ruhumuz) dış
dünyadan ve dış gerçeklikten bağımsız değildir. Ancak
gerçekliği anlamlandırmak, yorumlamak ve onu değiştirmek
akıl ile mümkündür.
***
Evrende hiçbir şey sürekli ve kalıcı değildir. Her şeyin:
Dünyanın, hayatın, mevsimlerin, karanlığın ve de siyasi
iktidarların bir başlangıcı, bir sonu vardır. Fakat insan, bir
tüneli andıran karanlık zamanlardan geçerken bunu unutur.
Tünel hiç bitmeyecekmiş sanır, tünelin sonundaki ışığı değil,
sadece tünelin karanlığını görür ve umutsuzluğa kapılır.
Doğru olan hem karanlığı hem ışığı birlikte görmek ve
düşünmektir.
***
Gerçek edebiyat, kavga, acı ve umuttan beslenir. Kavga
çirkefe, umut hüsrana dönüşür, acı müzminleşirse, edebiyat
da ya bir ağlama duvarına ya da verimsiz bir tarlaya evrilir.
***
Sanıldığının aksine zor olan, düşünceyi söze dökmek
değil, sözden yola çıkarak düşünce üretmektir.
Her meslek kendine özgü bilgi, beceri ve sabır gerektirir.
Ancak kimi meslekler en başta onur gerektirir. İşte o
mesleklerden biri de öğretmenliktir. Bir Çin atasözünde
belirtildiği gibi, öğretmenin öğrettikleri onurlu olduğu kadar
saygı ve kabul görür..
***
Zaman, insanın hiç bu kadar ruhsuz ve acımasız oluşuna
tanık olmadı belki de.
***
Namus, şan ve şeref sözlerini dillerinden düşürmeyenler,
genellikle bu alanda özürlü olanlar ya da bunlara hiçbir
zaman sahip olmayan kişilerdir. Bir Alman atasözü der ki,
şeref yoksulu olmak, utanç varsılı olmaktan evladır.
***
İnsani ilişkilerde, günlük hayata hatta politikada yaşanan
kavgaların çoğu, kendimizi karşı tarafın yerine
koyamadığımızdan, yani empati yapamamaktan kaynaklanır.
***
Bir inancın, bir fikrin, bir ideolojinin aşağılanarak,
yasaklanarak ya da baskıyla ve zulümle yok edilemeyeceğini,
fikre karşı ancak fikirle mücadele edilebileceğini
anladığımızda toplumsal barışa biraz daha yaklaşmış
olacağız.
***
Size hayatı zindan edeni, hayatınızdan çıkarıp atmadığınız
sürece, hayatınız bir gün zindana doğacak güneşi beklemekle
geçecektir.
***
İnsan haklarına sahip çıkmanın ve onu savunmanın bir tür
insanlık ve insan olma mücadelesi olduğunu kavradığımız
gün, eşitlik, kardeşlik ve barış için en büyük adımı atmış
olacağız.
***
Dünyamızın geldiği noktada, Facebook ve Twitter gibi
sosyal-paylaşım ve iletişim ağlarını, yalnızca bir boş zaman
uğraşısı” olarak görmenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
İnsanlığa dayatılan karanlık, kanlı ve insanlık dışı gidişe karşı
verilmesi gereken ortak mücadelede her olanağı, her ortamı
iyi değerlendirmek zorundayız. Bu mücadelede öncelikle
yapmamız gereken şey, demokratik ve hümanist bir
dayanışma kültürü oluşturmaya çalışmaktır.
***
Türkiye’deki aydınlar, her şeyi çok ve doğru bildiğini
sanıyor, yakınmayı/eleştiriyi çok seviyor, fakat iş değiştirme,
düzeltilme, mücadeleye gelince işi başkalarına havale
ediyorlar. Alman aydınları ise politikada çok daha tutarlı,
bilgi ve deneyim konusunda alçak gönüllü, mücadele
konusunda daha sabırlı ve daha uzun soluklu.
***
Anadolu hümanizminin, birleştirici felsefesini içselleştiren
ve 68 Kuşağı’nın sözden çok eylemi öne çıkaran mücadele
yöntemini benimsemiş bir kişi olarak, kendi kabuğuna
çekilmiş ya da bencil, bireyci, topluma, çevresine bir şey
vermekten çok almaya çalışan insanlara değil, bilinçli ve
özverili bir tutkuyla, kendini yetkin gördüğü, ilgi duyduğu
kültürel, sosyal, çevresel, sanatsal alanlarda, -birlikte yaşadığı
insanlara, akıl ya da öğüt vermek yerine- somut projeler,
eylemlerle topluma bir katkı sunmaya, birlikte yaşamını
güzelleştirmeye çalışan arkadaşlara, -siyasi, etnik ya da cinsel
bir ayrım gözetmeden- özel bir saygı ve sevgi duyuyorum.
***
Bir kentin insana yurt olabilmesi için, onun tarihi, doğal ve
tarihi güzelliği yetmez. Kendimizi evimizde hissedebilmemiz
için arkadaşlar, dostlar, komşular kısaca insanlar gerekir.
Anlaşabileceğiniz, aynı dili konuşan, aynı değerleri paylaşan
insanları bulmak, onlarla kalıcı ilişkiler kurmak hiç de kolay
değildir. Bunun için çaba ve zaman harcamak gerekir.
***
Bana göre, felsefi ve kültürel bağlamda Türkiye’den Batıya
ve Doğuya bilinçli ve objektif bakabilen az sayıdaki
düşünürlerden biri Cemil Meriç’tir. Sol kesim, Meriç’i
küçümseyerek görmezden gelmiş, sağ kesim ise onu tam
manasıyla okuyup anlamadan, batı düşmanı sanarak
sahiplenmiştir.
***
Aşağılık kompleksi veya sağlıksız özgüven ile gerçeklik
kaybı sadece kişilere özgü ruhsal hastalıklar olmayıp tarih
boyunca bazı toplumlarda/milletlerde de rastlanılan, tedavisi
çok zor, ağır sonuçları olan hastalıklardır.
***
İki dilde yaşamak hiç de kolay değil, çünkü iki dilde
yaşamak iki insana iki ülkeye denk düşüyor. Öyle olunca
kimi günler, hüzün iki kat hüzne, kırgınlık iki kat kırgınlığa,
yalnızlık iki kat yalnızlığa dönüşebiliyor.
***
Ne söylersek söyleyelim, ne yazarsak yazalım,
söylediklerimiz, yazdıklarımız ne kadar haklı, ne kadar doğru
ve ne kadar güzel olursa olsun; muhatap aldığımız kişilere
ulaşmadığı, ulaşsa bile algılanamadığı, algılansa bile
içselleştirilmediği sürece gök kubbede hoş bir seda olmaktan
başka kıymeti harbiyesi olmayacak.
***
Cehalet, dünyanın her yerinde var. Ama hiç bir ülkede,
Türkiye’deki gibi pervasızca ve küstahça ortaya dökülmüyor.
***
Hayatın kendisi bize, büyük düşünür ve filozoflardan
öğreneceğimizden daha değerli ve esaslı şeyler öğretir.
***
Acı insanı olgunlaştırır, sevgi iyileştirir.
***
İki insanın aynı resme bakıp farklı şeyler görmesi, aynı
makaleyi okuyup farklı şeyler anlaması, aynı şeyi düşünüp
farklı şekillerde ifade etmesi, aralarındaki düşünsel ve
duygusal uzaklık ile doğru orantılıdır.
***
Evet, insan insanın kurdudur, ama aynı zamanda insan
insanın ilacıdır. Ne kadar güçlü bir kişiliğe sahip olursa olsun,
insanın en temel ihtiyaçlarından biri yine insandır. Bunu en
iyi hiç kimsesi olmayanlar, bir hücreye kapatılanlar ya da
tecrit edilenler bilirler.
***
21. yüzyıl bize, sadece kimi hastalıkların değil, cehaletin ve
ırkçılığın da bulaşıcı olduğunu öğretti.
***
Birine karşı gösterdiğiniz hak edilmemiş ilgi ve sevgi, bir
gün size pişmanlık ve üzüntü olarak geri döner.
***
Eğer düşünebiliyor, sevebiliyor, özgür davranabiliyor ve
gün batımlarında günün açtığı yaraları sarabiliyorsan
gerçekten yaşıyorsun demektir.
***
Gerçeği değiştirmenin iki yöntemi vardır: Söz, yani laf ya
da eylem. Edilgen ve tembel insanlar sözü tercih ederek lafla
peynir gemisi yürütürler. Dürüst ve cesur insanlar ise, en zor
şartlarda bile eylemi tercih ederek, ellerini taşın altına
koyarlar.
***
En çekilmez insan tiplerinden biri de dinlemeyi
öğrenmeden, konuşmayı kendine hak sayan ve de her şeyi
bilen insandır. O insan üstelik silip atamayacağınız biriyse
vay halinize.
***
Bu vahşi çağda, her sanatçının, edebiyatçının yeri ezilen
insanın ve katledilen doğanın yanıdır! Şarkılar, şiirler,
öyküler, resimler, fotoğraflar onlar için olmalıdır!
***
Hayatımızda öyle anlar vardır ki, sözün kendisi bir
eylemdir ve değeri eylemden daha büyüktür.
***
Biçimi önemsemeyenler, özü de yeterince ciddiye almazlar.
***
Doğrular ve gerçekler, yanlış kişiler tarafından dile
getirilince değerinden bir şey kaybetmez.
***
Çok yalın ve basit gerçekleri bile karmaşık ve anlaşılmaz
bir biçime sokmak, post-modern dünyanın bir hastalığıdır.
***
Hiçbir diktatör, hiçbir ülkede halkı şiddet kullanarak uzun
süre baskı altında tutamaz; çünkü evrendeki hiçbir arzu,
özgürlük arzusu kadar sürekli ve güçlü değildir. Bu arzuya
karşı ne bir hükümet ne de bir tiran, polisiyle askeriyle karşı
durabilir.
*) “İki Ülke – İki Lisan – Bir İnsan”, Kibele Yayınları, Mart 2018
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...