aşka değer

…Asıl sorun sevgisiz yaşayabilmekte mi? Sevgisiz kalıp direnmeyi, sevgisiz kalıp gene de boyun eğmemeyi, dilenmemeyi öğrenmekte mi?“ (Leyla Erbil)

Nasıl bir yazgıydı bu, yazanı yazdıranı hiç belli olmayan? Hangi kader çizgisiydi onunla yollarını kesiştiren? Ununu elemiş, eleğini asmış”, tüm sevdaları sürgünlere göndermişken… Hangi rastlantıydı sakin denizlerinde fırtınalar estiren, dün-yasını, kafasını allak bullak eden?

Ah, yüreği değil miydi aslında onu bu hallere düşüren! Göğsüne sığmayan, yaşlanmayan deli yürek. Lamı cimi yoktu, düştüğü durumun bir tek adı vardı: Aşk! Aşkın kendine olmadık işler yaptırabileceğini hissediyor ve korkuyordu. Fakat yüreği aklına ağır bastı, kendini aşkın şarap rengi sularına bıraktı. Yıllar önce içine gömdüğü duygular, arzular aşkın kanatlarında yeniden uçmayı öğrendi.

Mutluydu, yepyeni bir insan olmuştu. Fakat Aşkın bir gün biteceği korkusu, Demokles’in Kılıcı gibi mutluluğunun üstünde sürekli sallanıp duruyordu. Kısacık ayrılıklar bile ona dayanılmaz geliyordu.

Bir ara aşk acısını, ak kağıda dökerek azaltabileceğini düşündü. Fakat bunun olanaksız olduğunu çabuk anladı. Aşk acısı kendini yazdırmıyor, kağıda dökülmüyordu…

İşte, âşık olduğu kadın yine uzaklardaydı. Günlerdir on-dan bir haber alamıyor, telefondaki sesini, gülüşünü,çıldırasıya özlüyordu. Ona bir merhaba diyebilmek, sesini duyabilmek için her yolu deniyor, ama ulaşamıyordu. Kendini terk edilmiş öksüz bir çocuk gibi hissediyordu. Ne bildiği bilge sözler ne kitaplarda okudukları ne de hayattan öğrendikleri teselli etmiyor, aşk acı-sını dindirmiyordu. Adını pencerelerden bağırsaydı sokaklara, diner miydi acısı? Batmakta olan güneşin kızıllığına, süt mavisi kesilen gökyüzüne çizseydi aşkını, azalır mıydı acısı? Gecenin karanlığına dökse içini aydınlanır mıydı ruhu?

Uzun zamandır aklı bu aşkın çıkmazını tekrarlıyor, “Bunca acıya değer mi!“ diyerek, onu aşktan vazgeçirmeye çalışıyordu. Ama kalbi inatla direniyor; “Değer!”, diyordu. Çünkü aşk bittiğinde kuru bir hayatın, mavisiz ve güneşiz günlerin geri döneceğini biliyordu. İşte bu yüzden, “Değer!” diyordu, “Aşk her şeye değer! Deli divane olmaya, uğrunda yanmaya değer!”

Mevlüt Asar

“Aşkın Halleri”, Neziher Yayınları, Eylül 2016

Yazar: Mevlüt Asar (Yazar/Autor)

Mevlüt Asar, 1951'de Konya'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi bitirdi. 1978'de Federal Almanya'ya yerleşti. “Çevirmenlik” ve “Metin Yazarlığı” sertifikaları olan Mevlüt Asar'ın Almanca, Türkçe ya da iki dilde şiir, öykü, deneme ve çeviri türünde yayımlanmış on kitabı bulunmaktadır. Kendisine, çok kültürlü yaşama ve halklar arasındaki kaynaşmaya yaptığı katkılardan dolayı Duisburg Belediyesi tarafından 2016 yılı Fakir Baykurt Kültür Ödülü verilmiştir. *** Mevlüt Asar wurde 1951 in Konya (Türkei) geboren. Er erhielt seine Schulbildung in Ankara und schloss 1974 sein Studium an der Fakultät für Politikwissenschaften an der Universität Ankara ab. Ende 1977 siedelte er nach Deutschland. Er wurde 2016 für seine literarische Arbeit und sein Engagement insbesondere für das friedliche Miteinander von Türken und Deutschen sowie für seine Arbeit im Literaturcafé Duisburg mit dem Fakir Baykurt Kulturpreis ausgezeichnet. E-Mail: asar.mevlut@gmail.com

%d blogcu bunu beğendi: