
Dün, yaşadığımız bu güzel topraklarda iki bin yıl önce yaratılan kültür ve sanatın gerisine düşmüş bir milletin ferdi olmanın acısı yüreğimde duydum.
Kuşadası’ndan Didim’e doğru yola çıkıp antik kentleri, ören yerlerini ve müzeleri gezerken sanat eserlerini, şehircilik, felsefe ve bilim alanında erişilen yüksek düzeyi fark ettikçe, bu toprakların bugünkü sahibi olarak, içine itildiğimiz utanç verici yobazlıktan, bilim, sanat ve felsefe düşmanlığından, mimari ve estetiksel çöküşten bir kez daha utanıp yerin dibine geçtim…
Miletos hakkındaki bilgimi tazelemek için Vikipedia’ya baktım. Unutanlara anımsatmak için buraya aktardım:
“…Yunanistan daha yeni gelişmekte iken, İyonya’da merkez durumundaki Miletos, Anadolu kıyılarında birdenbire bir sanat, ilim ve felsefe merkezi olarak parlamıştır. Antik Yunan medeniyetinin ilimde ilerlemesi Miletos ekolu yoluyla başlamıştır. Klasik çağların çok ünlü Miletos asıllı tabiat alimleri arasında Thales, Anaksimenes, Anaksimendros, ve Hekataios sayılabilir. Thales MÖ 582’de güneş tutulmasını önceden hesaplayıp astronomi ve geometride yeni teoriler üretmiş; Anaksimenes varoluşu açıklamaya çalışmış; Anaksimandros tanrılara dayanmayan evrensel kanunları taşlara kazdırmış; Hekataios corafyada üstünlük göstermistir. Birbirine parallel ve birbirine dik sokaklardan oluşup bir ızgara gibi dikdortgen bloklar ortaya çıkaran yeni şehir planlama sistemi Milet şehri planlamacısı Hippodamos tarafından geliştirilmiş; Milet’e uygulanmış ve sonra Roma İmparatorluğu’nun özellikle ordu merkezi ve ordu mensuplarının kurduğu koloni yeni şehirlerinde uygulanmıştır…” Kaynak: Vikipedia
Ağustos 2015
Mevlüt Asar