Yüreğimizin Sesi

Sevgili Belinda,

sana ilk mektubumda yüreğimizin sesini dinlemeyi unuttuğumuzu yazmıştım. Bu konuyu biraz daha açmak istiyorum. Çünkü, yüreğinin sesini dinlemek, bir başka söylemle “yüreğiyle düşünmek,” özellikle sanat ve edebiyatla uğraşanlar için çok önemli. Bir düşünürün de dediği gibi “tüm büyük düşünceler yürekte doğar”. Büyük işlere imza atan bu “yürek”, göğsümüzde çarpıp duran ve bize hayat veren yumruk büyüklüğündeki o “güzel” organımız değil şüphesiz.

Nedir öyle ise yüreği ile düşünmek? Yüreği ile düşünmek, duyguları, önsezileri, bilinçaltını öne çıkararak düşünmektir. Bir başka deyişle buna usumuzun sınırlayıcı, uyumcu deneti-minden kurtulup özgürce düşünebilmek de diyebiliriz. İşte bunu başaramadan yeni düşünceler, yeni sanat yapıtları üretebilmek neredeyse olanaksız.

Belinda, usumuz bizi mantıklı, rasyonel olmaya, sıra dışı, cüretkar düşüncelerden, eylemlerden uzak durmaya çağırır, “uyumlu” bir insan olmaya davet eder. Oysa yüreğimiz ve bilinçaltımız isyankârdır, maceracıdır ve cüretkârdır. O / onlar, hep sınırları, kalıpları, putları yıkmak ister. O dağin ardını görmek isteyen meraklı bir çocuk, yaşadığı küçük göle sığmayıp okyanusa açılmak isteyen küçük kara balık, önüne çekilen setleri, barajları yıkmaya çalışan bir çağlayandır. Doğal ve toplumsal dayatmaların biçimlendirdiği bilincimiz ise, bizi hep rasyonel düşünmeye, doğaya ve topluma uyum sağlamaya davet eder. Bu “müdahale” biyolojik yaşamımızı sürdürmek için belki de zorunludur. Ancak müdahale hiçbir zaman “yaşam”la sınırlı kalmaz, sanatsal, edebi yaratıcılığımıza da yönelir. Resim yaparken fırçamıza şiir, öykü, roman yazarken kalemimize müdahale eder. Saçmaladığımızı, çocuklaştığımızı, işi abarttığımızı kulağımıza fısıldar durur. Eleştirmenlerin, “ustalar”ın bizi beğenmeyeceklerini, bizimle dalga geçeceklerini söyleyerek, “sınırların” ve “standartlar”ın dışına çıkmamızı engellemeye çalışır.

Ve sonuçta, Belinda, Hayyam’ın dizeleri bir gerçekliğin belgesi olarak yüzyıllar ötesinden yankılanır durur: “Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik; / Yüzlerce incimiz kaldı delinmedik. / Sersemliği yüzünden bilgisizlerin / Renk renk düşünceler, kaldı söylenmedik.”

Seni yüreğimle kucaklıyorum.

Mevlüt Asar

“Aşkın Halleri & Belinda’ya Mektuplar” Mektup II

Yazar: Mevlüt Asar (Yazar/Autor)

Mevlüt Asar, 1951'de Konya'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi bitirdi. 1978'de Federal Almanya'ya yerleşti. “Çevirmenlik” ve “Metin Yazarlığı” sertifikaları olan Mevlüt Asar'ın Almanca, Türkçe ya da iki dilde şiir, öykü, deneme ve çeviri türünde yayımlanmış on kitabı bulunmaktadır. Kendisine, çok kültürlü yaşama ve halklar arasındaki kaynaşmaya yaptığı katkılardan dolayı Duisburg Belediyesi tarafından 2016 yılı Fakir Baykurt Kültür Ödülü verilmiştir. *** Mevlüt Asar wurde 1951 in Konya (Türkei) geboren. Er erhielt seine Schulbildung in Ankara und schloss 1974 sein Studium an der Fakultät für Politikwissenschaften an der Universität Ankara ab. Ende 1977 siedelte er nach Deutschland. Er wurde 2016 für seine literarische Arbeit und sein Engagement insbesondere für das friedliche Miteinander von Türken und Deutschen sowie für seine Arbeit im Literaturcafé Duisburg mit dem Fakir Baykurt Kulturpreis ausgezeichnet. E-Mail: asar.mevlut@gmail.com

%d blogcu bunu beğendi: